Okuduğum ortaokulda giyim kuşam serbestti. Anadolu’nun her yerinden ve her sosyal kesimden çocuk bulunan bir okuldu. Vakko yöneticisinin oğlu grantuvalet giyinir, babası mahpus sendikacınınki sahip olduğu tek kıyafetle yılı geçirirdi. Rock’çı abiler pespaye estetiklerini, solcular üniformalarını sergilerdi; henüz dini kıyafet yoktu. Blucin kaçak ve pahalı olduğundan çok nadir bulunur, okulda değil özel günlerde giyilirdi. Liseye geçerken 1980 darbesiyle kıyafet zorunluluğu geldi. Herkes lacivert ceket, gri pantolon giydi. Oysa büyümüş ve blucine ulaşabilir olmuştuk. Dapdar jean üzerine babamın bana bol gelen gri kumaş pantolonunu geçirir, okuldan çıkar çıkmaz onu fora eder, görünmek istediğim hale bürünürdüm.
Nasıl olduysa, devletin öğrencilerin giyim kuşamından sorumlu bakanı geçen hafta okullara kıyafet serbestisi getirdi. Sanki beni ilgilendiriyormuş gibi sevindim. Dünyanın neresinde bir okula girsem gördüğüm renk cümbüşünün bizde de olacağını, kendini belli etmek istemeye başlayan çocukların kişilikleriyle dış görünümlerini erken yaşta buluşturabileceklerini düşündüm. Sonra haberin devamında şunu gördüm: Jeans giymek yasak!
Kir kaldırması, hareketi engellememesi, rahat, sağlıklı ve ucuz olmasından dolayı icat edilmiş, çıktığı andan beri işlevini kaybetmemiş olan jeans, serbest kıyafetin yaratacağı olası ekonomik ve sınıfsal sorunlara tek çözüm olacakken yasak! Sebep? “Ya düşük belli modeller giyerlerse... Çözüm de şu: Pamuklu veya keten pantolon giyilmesi... Sanki blucin pamuksuz kumaşmış gibi...
Yasak koyucu yine bilmediği işlere girmiş. Bir yasağı kaldırırken başka bir yasak koyuyor. Getirdiği özgürlük alanıyla koyduğu sınırlama birbiriyle çelişiyor. Sayın bakaniçeye blucinin esasen %100 pamuklu bir kumaş olan denimden üretildiğini, icabında organik bile olabildiğini hatırlatmak gerek.
Konuyla ilgili olarak modacıların görüşü alınmış. Kimi benim gibi uygulanması zor, saçma bir sınırlama olduğunu söylüyor; kimi ise inanılması güç ama yasaktan yana. Adamın mesleği modacılık; ama bir kesimin bir kıyafeti giymesine karşı!
Derken bir ilan... Okul giysileri üreten bir firma bakaniçeye sesleniyor:
– 3 milyon kişi işşiz kalacak, 5 milyar dolarlık piyasa iflas edecek, okul kapılarında tinerciler öğrencilere karışacak, zengin-fakir ayrışması olacak, disiplinsizlik başgösterecek, sınıflarda haftanın şıkı ve rüküşü seçilecek, marka tartışmaları yaşanacak.
Oysa tek tip kıyafetten yüzbinlerce üretmek ve kesin satış hacmine sahip olmak ne güzeldi değil mi? 1900’lerin başlarındaki kesimleri daya gitsin, nasıl olsa çocuk bunlar. Onların kişiliklerini keşfetme, yansıtma, geliştirme hakları olamaz... İlanı veren bir de İngiltere örneği vermiş; “Açın okuyun da görün İngiltere’de kıyafet serbest bırakılınca neler yaşanmış da nasıl geri dönülmüş” diyor.
Asıl açıp okumak gereken, sivil hayatta tek tip kıyafet zorunluluğunun doğurduğu psikolojik ve sosyal sorunlar hakkında yapılan araştırmalar. Bu tüccar arkadaşa da işini iyi yapmak istiyorsa, karşısında okul çağındakillerin yaşlarına ve eğilimlerine göre farklı tasarımlar geliştirerek işini geliştirmesi için büyük bir fırsat doğduğunu hatırlatmak gerek.
Başbakan da şimdi iki arada bir derede kalmış olmalı. Bir yanda özgürlük, demokrasi, serbesti yanlısı olmak var; diğer yanda giyimlerini kınadığı metalci gençler... Ne zor iş şu toplumu yönetmek değil mi? Belki de bu yüzden yönetmemeli...
Gayet medeni ve kolay bir çözüm var. Her okulun müdürü bir kıyafet yönetmeliği hazırlar. Kendi tıynetine göre de uygular. Okullarda kıyafet ya serbest ya da değildir. Özgür bireyler isteyen yönetici serbest bırakır, hükümran kalmak isteyen yasaklar. Vatandaş da okul seçerken buna da bakar, olur biter. Konu ne başbakanı, ne bakanı ne de uyanık tekstilciyi ilgilendirir. Konu velisiyle öğrenci arasında kalmalı, kıyafetle ilgili kararı onu giyenle parasını verip satın alan vermelidir.
Blucine gelince... v.2010 blucin yasağı, bana Kenan Amca’nınkini hatırlattı. Hani anayasayayı değiştirip yargılanması istenen bir dede var ya... Blucini bana ilk o yasaklamıştı!