Birçok sanatçı özgür olduğunu savunsa da, görünen -üretilen
ve yaratım sürecine girmiş yapıtların çoğunda toplumsal değerler ve güncel
yaşam koşullarının izlerini görmek mümkündür. Maddi, siyasi veya dogmatik
düşünceler sanatçının yaratıcılığına yön vermiştir. Sanat tarihinde gerilere
gittiğimizde bu değerlerin daha da katı kurallarla bağlanarak, dönemin devlet
otoritelerince belirlendiğini görürüz. Avrupa resim sanatının uzun bir süre
kiliseler ve krallıklar tarafından desteklenmiş ve yönetilmiştir. Mühim olan
ihtiyaca ve Kralın isteğine uygun bir eser üretmekti. Örneğin, Bizans döneminde
veya Gotik sanatta, biçimler renkler konunun kompozisyon tarzı herkesçe bilinen
şeylerdi ve belirli kurallar dahilinde, düzenleme zanaatkar bir anlayışla veya
kişisel olabilirdi.
"Resim başladığından bu yana bir anlaşılmazlık
içindedir..'' der Andre Lhote ve ‘'tarihsel gelişim içinde değişim isteği hep
açığa çıkar'' diye devam eder...'' Ramses döneminde sonsuzluğu arayan duvar
resminde boyutlar optik düzene uyumlu değildir. Ancak hiyerarşiktir ve bu
nedenle akılcı bir yaklaşım sergiler.'' - ''Eğer resim bir düşünceyi
yansıtıyorsa onun içindeki elemanları bir düzen içinde yansıtır.'' Lhote' e göre ‘'Resmin bilinçli yargısı
geleneğe saygı ve sevgiyi açığa çıkaran olguyu, olduğu gibi onarmak değildir. Aksine,
Rembrant, Van Gogh, ve Gaugin gibi onun doğal gidişatını - yolunu uysallığını
bozmaya yönelik bir araştırma yapmak, çok daha eski kültürlere yönelerek, ölümsüz
resmin yüce yasalarını bulup ortaya çıkarmaktır."
Realizm
anlayışı sonrası ortaya çıkan empresyonizm dönemi ise, fotoğraf makinası
bulunduktan sonra ortaya çıkar ; Cezanne, Monet, Renoir gibi sanatçılar da
entelektüel ışık disiplinlerini inceleyerek ‘uyum’ ve ‘us’un yanında yer
aldılar.
Günümüzde kendi toplumumuza baktığımızda ise sanatın kültürel
ve sanatsal açıdan yansıtması gerekenden çok beğeni kaygısıyla üretilmeye
yöneltilmesidir. Alıcı veya kolleksiyonerin talebine uygun eseler ve eser
üretebilenler tercih edilmektedir. Bunun arkasında sanat tacirleri ve ‘kuratörlerin’
- sanat organizatörlerinin- yer aldığı
bir gerçektir. Bu nedenle sanatın işlevi ve sanatçının yaratıcılığı olumsuz
yönde etkilenmektedir.. Kendini sevgi ve samimiyetle sanatsal eserler üretmeye
adamış birçok sanatçı göz ardı edilmekte gerçek değerini ve yerini
bulamamaktadır. Yanlış yönlendirmeler ve şartlanmaların yarattığı kısır döngü
içinde özgün ve kalıcı eserlerin üretimi azalmıştır. Bunu sadece resim dalında
değil diğer sanat dallarında da izlemekteyiz.
Son zamanlarda sanat çevresinde ‘sanat eserlerine sahipçıkmak’ adına birçok müzayede düzenleniyor. Her
tür porselen, gümüş, ev eşyası, takı vs.’ nin yanı sıra bol, bol resimde satışa
sunuluyor. Eserler normal fiyatın altında satışa sunulduğu için de resim
fiyatları düşüyor ve galericilerin resim satışları bundan etkileniyor. Bu
duruma neden olan sadece sanat galerileri, kolleksiyonerler ve sanatçılar
değil, sanat eğitimi verilmeyen ve sanatın doğrusu veya değerlisi ile yanlış
veya eksiğini ayırt edemeyen bir izleyici kitlesinin maddi olarak satın alma
gücü bile olsa yarattığı sonuçtur.
Sanatsal değerler sadece akademik bilgi ve alıcı kitlesi
veya potansiyeli ile değil, toplumun bilimsel ve entelektüel alt yapısı ile
oluşur ve gelişir.
Çok değerli bir sanat geçmişi olan Türk toplumunun sanatının
yücelmesi ve yüceltilmesi dileğiyle sanat içinde olmanızı diliyorum.